Yükleniyor...
Blog Desc

Piaget'in Bilişsel Gelişim Kuramı

avatar

Murat KOÇ

12 Jan 2019

Piaget’e göre dünyanın bilişsel olarak yapılandırılmasında şu süreçler öne çıkmaktadır: şemalar, özümleme, uyma (akodomasyon) ve dengelenme. Şema kavramı ilk defa Piaget tarafından kullanılmıştır. Şema, bireyin çevresindeki dünyayı anlamak ve anlamlandırmak için geliştirdiği bir bilişsel yapı, yeni edinilen bilgilerin yerleşeceği bir çerçevedir. İnsan dünyaya çok basit düzeyde şemalarla gelir. İlk şemalar bebekken sahip olduğumuz basit reflekslerdir. Deneyim ve yaşantılar sonucu bu şemalar gelişir ve yeni şemalar oluşturulur.

Özümleme, karşılaşılan yeni bir durumun daha önceki şemalarla açıklanmaya çalışılması; uyma ise yeni bilgiye göre var olan şemaların değiştirilmesi ya da genişletilmesi durumudur. Örneğin, ilk defa küçük bir koyun gören çocuk ona “köpek” diyebilir. Bu durum çocuğun yeni olan koyun şemasını daha önce var olan köpek şemasının içine yerleştirmesini, yani özümlemeyi ifade eder. Koyunlarla etkileşime geçip, defalarca onlarla karşılaştığında köpekler ve koyunlar arasındaki farkları ayırt edebilir, yeni bir şema oluşturarak koyunları bunun içine yerleştirir. Bu durum da uyuma örnektir. Dengelenme ise özümleme ve uyum arasında dengeli bir düzenlemenin olmasıdır. Yeni bilgilerle karşılaşıldığında birey ilk olarak özümlemeye başvurur, ancak bu şekilde yaptığı değerlendirme eksik kalacağı için bilişsel denge bozulur ve bunun sonunda birey dengeyi tekrar uyma yoluyla kurar. Öğrenme yeni dengelemelerin sonucunda gerçekleşir.

Piaget’in Dört Bilişsel Gelişim Dönemi


Piaget dünyayı anlamaya çabalarken dört ayrı dönemden geçtiğimizi öne sürmüştür. Her dönem yaşa bağımlıdır ve dünyayı anlamanın farklı yolları ve biçimlerinden oluşur. Piaget tüm bireylerin bu gelişim aşamalarını sırayla geçmesi gerektiğini düşünmüştür. Bu gelişim dönemleri sırasıyla; duyusal-motor dönem, işlem öncesi dönem, somut işlemler dönemi ve soyut işlemler dönemidir.

Duyusal-Motor Dönem (0-2 yaş)

Bu dönemde bebekler duyusal deneyimlerini (görme, duyma gibi) fiziksel ve motorsal eylemlerle (tutma, emme, sallama) koordine ederek dünyayı anlamaya çalıştıkları için dönem duyumotor dönemi olarak tanımlanmıştır. Piaget, duyumotor evresini 6 alt evre halinde incelemiştir.

Basit Refleksler: Doğumdan sonraki ilk aylarda bebeğin algı ve hareketleri sınırlı sayıdaki refleksleriyle (emme gibi) eş güdümlenir.
Birincil Döngüsel Tepkiler ve İlk Alışkanlıklar: 1-4. aylarda rastlantısal olarak meydana gelmiş, basmakalıp davranışlar ortaya çıkar. Örneğin bebek rastlantısal olarak ağzının kenarında olan elini emer ancak daha sonra tekrar emmek için elini aradığında görme ve elle yapılan eylemleri koordine ederek bunu başaramaz. Yapılan eylemlerin çoğunda çevreye karşı ilgi çok azdır.
İkincil Döngüsel Tepkiler: 4-8. aylarda ortaya çıkan bu tepkiler çevreye olan ilginin artmasıyla da beraber daha niyetli davranışlar haline gelmişlerdir. Bir oyuncağa vurduğunda ses çıktığını fark eden bebek aynı sesi duymak için o oyuncağa tekrar tekrar vurur. Bu dönemde aynı zamanda yetişkinlerin bazı jest ve mimikleriyle mırıldanmaları da taklit edilmeye başlanır.
İkincil Döngüsel Tepkilerin Eş Güdümlenmesi: 8-12. aylarda bebekler bir şeylere ulaşabilmek için el, göz ve dokunmayı koordineli bir şekilde kullanmaya başlarlar. Çevreye olan ilgi daha da artmıştır.
Üçüncül Döngüsel Tepki: 12-18. aylarda bebekler nesneleri farklı biçimlere sokmaya, farklı şekillerde kullanmaya başlarlar. Çevrelerinde neler olup bittiğiyle ilgili oldukça meraklıdırlar. Piaget’e göre bu evre insan merakının başlangıcıdır.
Şemaların İçselleştirilmesi: 18-24. aylarda bebekler basit semboller kullanmaya başlar, taklitlerini artırırlar.
Duyusal-motor dönemin sonunda bebekler nesne sürekliliği kazanırlar. Nesne sürekliliği; nesnelerin görülmediği, duyulmadığı, dokunulmadığı zaman bile var olmaya devam ettiklerini anlayabilme becerisidir.  Nesne sürekliliği ile yapılan araştırmalarda bebeğin ilgisini çeken bir nesne gözden kaybolduğunda, bebeğin o nesneyi arayıp aramaması gözlemlenmektedir. Eğer nesne ortadan kaybolduğunda ilgisi kayboluyor ve nesneyi aramıyorsa nesne sürekliliği kazanılmamış demektir.

İşlem Öncesi Dönem (2-7 yaş)

Bu dönemde çocuklar, bebeklik dönemindeki dünyayı duyular ve sınırlı eylemlerle algılamanın ötesine geçerek dünyayı; kelimeler, imgeler ve çizimlerle temsil ederler. Ancak Piaget’e göre işlem denilen beceriden yoksundurlar; işlemler daha önce fiziksel olarak yapılanları zihinsel olarak da yapmaya imkan veren içselleştirilmiş eylemlerdir. Basit düzeyde sınıflandırma ve düzenleme yapabilirler. Örneğin, nesneleri biçimlerine ya da renklerine göre ayırabilirler ancak bunlar arasındaki ilişkileri kavrayamazlar. Problem çözerken tek bir noktaya odaklanarak diğer yönleri ihmal edebilirler. Piaget bu dönemi de iki alt evrede ele almıştır:

Sembolik İşlev Alt Evresi: 2-4 arasındaki dönemi kapsar. İşlem öncesi dönem konuşmanın kazanılması, dil ve kavram gelişiminin artmasıyla başlar. Bu dönemde çocuklar çevrelerinde olup bitenleri ifade etmek için bebekliğin son döneminde başlayan semboller kullanma becerisini daha fazla geliştirirler. Dil aracılığıyla semboller üretir, sembollerle onların temsil ettikleri nesneler arasında ilişki kurmaya başlarlar.

Çocukların düşünce yapıları iki sebepten dolayı hala sınırlıdır: Benmerkezcilik ve canlandırmacılık. Benmerkezcilik (egosantrizm), kişinin kendi bakış açısıyla diğerlerinin bakış açısı arasındaki farkı anlayamamasıdır. Karnı acıkan bir çocuk “karnımız acıktı” diyebilir, televizyonda sevdiği bir çizgi filmi açarak herkesin onu izlemesini isteyebilir. Piaget, benmerkezciliği “Üç dağ görevi” adlı deneysel oyunla değerlendirmiştir. Buna göre çocuklar, üzerinde çeşitli nesneler bulunan bir dağ modelinin etrafında gezdirilir ve masanın bir tarafına oturtulur. Daha sonra bir oyuncak bebek bu modelin bir yerine konur ve çocuğa bu bebeğin gördüğü açıyı içeren fotoğraflar gösterilerek hangisinde bebeğin ne gördüğünün daha iyi açıklandığı sorulur. Çocuklar benmerkezci davranarak çoğunlukla bebeğin gördüğü açıyı değil kendi gördükleri açıyı içeren fotoğrafları seçerler. Düşünce yapısını sınırlandıran diğer bir durum olan canlandırmacılık (animizm) ise cansız nesnelerin canlı varlıklar gibi olabileceğine dair inançtır: “Güneş bana kızdı gözlerimi acıttı”. Nelerin insan yaşamına dair olduğunu henüz başarılı bir şekilde ayırt edememektedirler.

Sezgisel Düşünce Alt Evresi: 4-7 yaşlar arasındaki bu dönemde çocukların akıl yürütme yöntemleri ve mantıksal çıkarımları daha ilkeldir. Örneğin, bu yaşlardaki bir çocuk babaannesinin babasının nesi olduğu sorusuna, babaanne diye cevap verebilir. Bu evrede çocukların soru sorma merakları artmıştır. “Neden?, Ya şöyle olsaydı? Bu nedir?” gibi soruları sıklıkla sorarlar. Bu özelliklerden dolayı çocukluğun bu dönemi sorma-bilme tutkusu dönemi olarak da adlandırılmaktadır.

İşlem öncesi dönemde çocuklar henüz dikkati tek bir noktaya odaklamada yeterince başarılı değillerdir. Odaklanamama durumu korunum kavramının da henüz gelişmediğine işaret eder. Korunum, bir şeyin hacim ve biçimsel olarak değişse de bazı niteliklerinin aynı kaldığını kavrayabilmektedir. Korunum kavramını çalışırken Piaget’in kullandığı deney düzeneğinde, çocuklara içlerinde eşit miktarda sıvı bulunan iki eşit kap gösterilmiş, sıvı miktarlarının aynı olduğu teyit ettirilmiştir. Daha sonra bardaklardan birindeki sıvı daha ince ve uzun bir kaba boşaltılmış, tekrar sorulduğunda çocuklar bu yeni kaptaki sıvının daha fazla olduğunu belirtmişlerdir. Bu deneyler sonucunda çocukların başarılı bir odaklanma ve korunum geliştiremedikleri, aynı zamanda da yapılan işlemi tersine çeviremedikleri gösterilmiştir.

Bilişsel gelişime katkıda bulunan, sınırsız hayal gücünün ortaya çıktığı oyunlar bu yaştaki çocuklar için oldukça önemlidir. Çocuklar günün çok büyük bir kısmını oyun oynayarak geçirirler. Piaget özellikle bu dönemde iki oyun türünün baskın olduğunu ifade etmiştir. 9-30. aylarda sıklıkla gözlenen sembolik oyun bunlardan ilkidir. Bu oyunlarda fiziksel çevre bir sembole dönüştürülür. Örneğin, yemek masası bir uzay aracına dönüştürülür. Diğeri oyun türü ise “mış gibi” oyun olup 18 ay civarında başlayıp 4-5 yaşlarda zirveye ulaşmasını takiben azalarak devam eder.

Somut İşlemler Dönemi (7-11 yaş)

Bu döneme somut işlemler dönemi denmesinin nedeni, çocuğun mantık yeteneklerini somut nesne ve yaşantılar üzerinde uygulayabilmeleridir. Çocuklar belirli ve somut örnekler içeriyorsa mantıksal akıl yürütebilirler. Gerçek dünyada karşılığı olan ögelerle anlatılan şeyleri kavrayabilir ve artık işlemleri tersine çevirebilirler. Deyimler ve mecazlar soyut içerikler oldukları için bu yaş çocukları bunları anlamakta güçlük çekerler. “Burnu havada, küçük görmek” gibi deyimleri kelime anlamlarıyla algılarlar. 7 yaşından itibaren korunum kavramı kazanılır. Nesneler farklı gruplara ayrılırken nesnelerin arasındaki bağlantılarını da göz önünde bulundurmaya başlarlar.

Soyut İşlemler Dönemi (11-15 yaş)

11 yaşlarında başlayan bu dönem tüm yetişkinlik süresince devam eder. Soyut düşünebilme, varsayımlarla düşünme ve düşünceleri hakkında düşünebilme becerileri kazanılır. İdealler belirlenir, kendini diğerleriyle idealize ederek kıyaslayabilirler. Gelecekteki fırsatlar düşünülmeye başlanır. Karşılaşılan problemlere gerçekçi ve sistematik çözümler getirilir.